Psikiyatri ilaçları zararlı mı

 

 

Psikiyatri ilaçaları zararlı mı, bağımlılık yapar mı?

Psikiyatri ilaçları faydasız,zararlı ve ilaç firmalarının doktorları kandırması veya aralarındaki çıkar ilişkisinin hastalara yansıması mı?

psikiyatri ilaçları zararlı mıBirçok ünlü psikologlar ve son olarak İngiliz Psikiyatrist ve farmakolog J.Moncrieff,ilaçla Tedavi Efsanesi kitabında psikiyatrik ilaçlar zararlı ve insanı tedavi etmiyor,ilaç firmaları ile doktorlar arasında çıkar ilişkisi var diyor. Peki gerçekten de psikiyatri ilaçları zarralı mı? Konuyla ilgili uzman görüşlerini sizin için derledik.

psikiyatri ilaçlarının zararlarıÇocuklar ve gençlere reçete edilen antipsikotik ilaçlar Şeker hastalığına neden oluyor. Vanderbilt University School of Medicine in Nashville, TN, araştırmasına göre çocuk ve ergenlerde kullanılan antipsikotik ilaçlar tip 2 diyabet riskini 3 kat artırıyor. 

Kaynak: http://www.medicalnewstoday.com/articles/265096.php

 

 

Uyku ilaçları ve kaygı giderici ilaçlar 'bunama riskini %51 artırıyor'

Kanadalı yetişkinler üzerinde yapılan bir araştırmada, üç ay veya daha fazla süreyle  anksiyete ve uyku hapı kullanılmasının ve benzodiazepine alan kişilerin bunama riskinin % 51 arttığı bulundu.Bordeaux Üniversitesi araştırmacılarından Sophie Billioti de Gage, "Benzodiazepine kullanımıyla Alzheimer hastalığına yakalanma riskinin artması arasında bir ilişki var ve bu ilaçların, uzun süre kullanılmasının kamu sağlığı açısından kaygı verici olduğunu belirtti. Kaynak: http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/09/140910_uyku_hapi_anksiyete.shtml

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan Hiperaktif tanısı konan çocuklarının yüzde 50'sinin aslında hiperaktif olmadığını ve yanlış teşhis ile gereksiz ilaç kullandıklarını belirtiyor.

psikiyatrik ilaçaların zararlarıPsikolojik sorunlarda çözüm için psikiyatri ilaçları mı yoksa psikoterapiler mi daha etkili konusuyla ilgili olarak Radikal Gazetesinde Psikiyatrist ve Psikoterapist Alper HASANOĞLU'u, İngiliz bir psikiyatrist ve farmakolog Joanna Moncrieff'in -ilaçla Tedavi Efsanesi- kitabından yola çıkan yazısında şu tespitleri yapıyor:

Joanna Moncrieff, İngiliz bir psikiyatrist ve farmakolog. Neredeyse bütün akademik hayatını psikiyatrik ilaçların zararlı olduğunu kanıtlamaya adamış farklı bir bilim insanı. Kitabın giriş bölümünden son satırına kadar okuru inandırmaya çabaladığı şey, psikiyatrik ilaçların hiçbir etkinliğinin olmadığı ve neredeyse bütün psikiyatristlerin 'safça' ilaç firmalarının yalanlarına inandıkları ya da bu yalanlara farklı neden veya çıkarlarla alet oldukları...

Diğer meslektaşlarım nasıl geçirdiler bilmiyorum ama ben psikiyatri ihtisasımın ilk yıllarında bir uçtan bir uca savrulup durdum. Psikiyatrist olmadan önce uzun yıllar fizyoloji alanında çalıştım. Deney hayvanları üzerinde depresyon ve stres alanında beyin araştırmaları yaptım. Bu nedenle psikiyatrideki ilk yıllarımda da beyindeki belli bölgelere etki eden maddelerin ruhsal bozuklukları düzelttiğine ve bütün meselenin doğru ilacı bulmak olduğuna inanmıştım. Sonra İsviçre’nin melankolik dünyasında psikoterapiyle tekrar karşılaştığımda, varoluşun derinliklerini açıklamanın yalnızca beyin hücreleri arasındaki ilişkiyi anlamakla mümkün olmadığına ikna olmuş ve ilaçlardan bir süre için soğumuştum.

Deneyim kazandıkça bu iki aşırı ucun da doğru ve yanlışlar barındırdığını fark ettim. Dahası her iki açıklamanın bir diğerini dışlamadığını, tersine tamamladığını ve insanın gerçekten biyo-psiko-sosyal bir varlık olduğunu çok daha iyi anladım. Yani, insanın doğuştan gelen biyolojik yapısıyla, gelişim sürecinde edindiği psikolojik özelliklerin sosyal çevreyle karşılıklı etkilişim içinde olduğunu ve insanı insan yapanın da bu etkileşim süreci olduğunu gördüm.

Roche ve Novartis gibi dünya devi ilaç şirketlerinin merkezi İsviçre Basel’de, psikiyatri ihtisasım boyunca çalıştığım klinikte, üzülerek tanık olduğum şuydu: 20. yüzyılın başından beri süren psikoterapi odaklı yaklaşımın, biyolojik bakışla yer değiştirmesi. Bütün yansız yaklaşma çabalarıma rağmen, ilaç firmalarının ‘mucizevi ilaç’ olarak tanıttıkları bütün yeni ilaçlara hep şüpheyle baktım ve hâlâ böyle bakmanın doğru olduğuna inanıyorum. Bu nedenle Joanna Moncrieff’in İlaçla Tedavi Efsanesi kitabı elime geçtiğinde, dağınık düşüncelerimi toparlayacak bir kitapla karşı karşıya olduğumu sandım.
 
Moncrieff, İngiliz bir psikiyatrist ve farmakolog. Neredeyse bütün akademik hayatını psikiyatrik ilaçların zararlı olduğunu kanıtlamaya adamış farklı bir bilim insanı. Kitabın giriş bölümünden son satırına kadar okuru inandırmaya çabaladığı şey, psikiyatrik ilaçların hiçbir etkinliğinin olmadığı ve neredeyse bütün psikiyatristlerin ‘safça’ ilaç firmalarının yalanlarına inandıkları ya da bu yalanlara farklı neden veya çıkarlarla alet oldukları. 

“Elinizdeki bu çalışmayı, çıkarların ve politik koşulların bilgiyi nasıl çarpıttığına ve insanları yarım yüzyıldır başarıyla nasıl kandırabildiğine örnek olsun diye sunuyorum.” “Bir zamanlar yalnızca insanları susturma ve kontrol altına alma yöntemi olarak görülen ilaçların, zamanla hastalığı tamamıyla ortadan kaldıran tedavi yöntemleri olarak görülmesinin ve psikiyatrik tedavinin tam merkezine yerleşmesinin ardında güçlü çıkarlar bulunduğunu anlamış bulunuyoruz.” Eğer uzun süredir psikiyatri pratiği içinde olmasam, insanlara ilaçla ya da ilaçsız yardım etmeye çabalamamış olsam, okuduklarımdan dehşete düşerdim. Bir psikiyatrist gördüğümde nasıl bu kadar cani olabildiğini ‘kızgınlıkla’ sorar ve yakınlarımdan biri ‘mazallah’ psikiyatriste gitmeye kalksa vazgeçirmek için elimden geleni ardıma koymazdım.

Psikoterapi ağırlıklı çalışan bir psikiyatrist olarak kendimi ilacın olumlu etkilerini savunur bulmak, benim için şaşırtıcı aslında. Moncrieff’in kitabıyla başarabildiği en olumlu şey de bu zaten. Bir refleks uyandırarak psikiyatriyle profesyonelce uğraşan benim gibileri, yanlış bilgilenmenin önüne geçmek için, gayrete getirmek.
 
Bilimsel bir eser olma iddiası taşıyan kitap, ilaç kartellerinin maşası olmakla suçladığı biyolojik psikiyatrinin kendisi kadar taraflı ve ideolojik bir bakış benimsiyor.
Moncrieff antidepresanlardan şizofrenide kullanılan ilaçlara kadar bütün psikiyatri ilaçlarının zararlı olduğunu ve insanı insanlıktan çıkararak etki ettiğini savunuyor. Yazara göre, psikiyatri tek bir hastalığın bile tedavisinde başarılı değil ve eğer hastalar tekrar normal hayata dönüyorsa bu kendiliğinden oluyor.

Psikiyatrik ilaçların etkisi ise, bu kendiliğinden gerçekleşen iyileşme sürecini geciktirmek ve çoğu durumda da psikiyatrik bozukluğu olduğu iddia edilen kişinin beyninde kalıcı hasar yaratmak.Senelerdir insanlara psikoterapi ve psikyatri hastalarına ilaç tedavisiyle yardım etmeye çalışan biri olarak, Moncrieff’in iddia ettiği gibi insanların ilaçla tedaviden zarar görmediklerini rahatlıkla söyleyebilirim. Ağır depresyon nedeniyle ölüm dışında hiçbir çıkış yolu görmeyen bir sürü insandan, depresyondan çıktıktan sonra kendilerini öldürmelerine engel olduğum için ne kadar minnettar olduklarını duydum. Bu, ‘insan beynine zararlı’ ilaçları vermeyip onların ölmesine göz mü yummalıydım acaba? Ya da sanrıları nedeniyle testislerini kesmesi gerektiğini düşünen bir hastaya sanrılarını engelleyen o ‘korkunç ilaçlardan’ vermeyerek, dediğini yapmasına izin mi vermeliydim? Veya 15 yıldır kendisini bilgisayarlar aracılığıyla izlediğini düşündüğü eski sevgilisini, artık canına tak ettiği için, bıçaklamaya kalkan şizofreni hastasının, cezaevine kapatılmasına göz mü yummalıydım? 
Kişisel olarak psikiyatrik ilaçların günlük olaylarda dahi üzüntü giderici olarak kullanılmasına, en ufak bir stres durumunda yaşanan anksiyeteye katlanmamak için şeker gibi alınmasına karşıyım. Çünkü sevinç ya da mutluluk nasıl hayata dairse keder, üzüntü ve hüzün de hayata o kadar dahil. Ve bunlar insan olmamızı sağlayan duygulardır. Ama televizyon ekranından izlendiğini düşündüğü için büyük bir korkuya kapılıp kendine ya da bir başkasına zarar vermeye kalkan bir insana ilaç vermenin de bir o kadar doğru olduğunu düşünüyorum. 
Hayat, ruhsal sıkıntıları olan insanlar için zaten yeteri kadar zor. Bu nedenle onların kafalarını daha da karıştırıp hayatlarını daha fazla zorlaştırmanın hiçbir manası yok. Biz ‘sağlıklı’ insanlara düşen en önemli görev, bu olmalı.

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan Hiperaktif tanısı konan çocuklarının yüzde 50'sinin aslında hiperaktif olmadığını ve yanlış teşhis ile gereksiz ilaç kullandıklarını belirtiyor.

Hiperaktivite tanısındaki artışın başlıca sebebi ilaç endüstrisi

Tarhan, Türkiye'de hiperak-tif tanısı konulan kişi sayısının her geçen yıl arttığını söy ledi. Ancak bu artışın başlıca sebebi ilaç endüstrisi..Çoğunlukla çocuklarda görülen ve ebeveynlerinde büyük sorunlara neden olan hiperaktivite teşhisi doğru konuluyor mu? Nöropsikiyatri Hastanesi psikiyat-ristlerinden Prof. Dr. Nevzat Tarhan bu konuda tartışma yaratacak bir iddia ortaya attı. Tarhan, Türkiye'de hiperaktif tanısı konulan kişi sayısının her geçen yıl arttığını söyledi. Ancak bu artışın başlıca sebebi ilaç endüstrisi...

Gereksiz verilen Hiperaktivite ilaçları depresyonu ve şizorfreniye yatkınlığı artıyor.

Hiperaktiviteyi düzelten ilaçların ortaya çıkmasının hekimler arasında da bir duyarlılık oluşturduğunu anlatan Tarhan, Her hareketin çaresi var diye düşünerek hareketli olan herkese hiperaktivite tanısı koyma gibi bir durum ortaya çıkıyor. Yani gerçekte hiperaktif olmadığı halde kişiye bu tanı konuluyor. Hekimlerin de kolayına gidiyor. Doktorların yazdığı ilacı kişi senelerce kullanıyor" dedi. Klinik gözlemlerime göre hiperaktif tanısı konulanların yansı gerçekte hiperaktivite hastası değil. Gereksiz ilaç kullanıyor" diyen Tarhan, gereksiz ilaç kullanımıyla her yıl milyonlarca liranın çöpe gittiğini ileri sürdü.

Prof. Tarhan sözlerine şöyle devam etti: "Bu ilaçlar kırmızı reçeteli olup heyet raporuyla yazılıyor ve devlet karşılıyor. Özellikle üniversite sınavına hazırlanan öğrencilere bu çok yapılıyor. Bu suistimaldir. ilaç kişinin yaşam kalitesini bozuyor. Alınmadığında dikkat dağılıyor, ders çalışamıyor. Yani ilaca bir bakıma ilaca muhtaç hale geliyor.Devamında da depresyona giriyor veya şizorfreniye yatkınlığı artıyor. Tiklere de neden olan bu ilaçla kişi kısa vadede kazanıyor ama uzun vadede kaybediyor. "Yapılan yanlış geri dönüşü olmayan rahatsızlıklara yol açabilir"

Kaynak:internethaber sitesi